KARAR İNCELEMESİ
(Aşağıda aktarılan karar, www.lexpera.com.tr veritabanında yayınlanan kararlar arasından seçilmiş olup, kararın künye bilgileri takip eden şekildedir: Yargıtay 1. HD., E. 2014/20401, K. 2017/3199 T. 6.6.2017)
…
“Davacı ...'a ait 2209 ada 13 parsel sayılı taşınmaza, komşu 5 parsel sayılı taşınmaz maliki olan davalının … yapı yapmak suretiyle müdahalede bulunduğunu ileri sürerek davalının çekişme konusu 13 Sayılı parsele yönelik el atmasının önlenmesini ve bu kısmın yıkımını istemiş, yargılama sırasında çekişmeli taşınmazın diğer paydaşları davaya dahil edilmiştir.…
Davalı, davaya konu binanın kendisi tarafından yapılmadığını, 32 yıl önce önceki malikler tarafından inşa edildiğini, öncelikle davanın reddedilmesi gerektiğini, öte yandan yıkım isteğinin binaya zarar vereceğini, bu sebeple tecavüzün saptanması halinde iyiniyetli olması sebebiyle tecavüzlü kısmın bedeli karşılığında adına tescilini, temliken tescil istemi olduğundan diğer paydaşların da davaya dahil edilmesini istemiştir.…
Yerel mahkemece, davaya konu 13 Sayılı parselin 12/01/2012 tarihli raporda “A” harfi ile gösterilen 47,30 m²'lik kısmının ifrazı ile davalının maliki olduğu 5 Sayılı parsel ile tevhidine ve davalı adına tesciline, depo edilen 18.920,00 TL’nin davacılara payları oranında ödenmesine, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin ise reddine karar verilmiştir.…
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu 2209 ada 13 Sayılı parselin 27/09/1978 tarihinde davacıların adına tescil edildiği, çekişmeli binanın inşa edildiği komşu 2209 ada 5 Sayılı parselin ise 23/06/1998 tarihinde davalı adına tescil edildiği, yapılan keşif neticesinde 5 Sayılı parsel üzerine inşa edilen binanın 47,30 m2 lik kısmın davaya konu 13 Sayılı parsele … olduğu kayden sabittir.” …
SORULAR/CEVAPLAR
1) Yukarıdaki veriler ışığında, karara konu yapının hukuki niteliğini de dikkate alarak, Yargıtay’ın hangi sonuca varmış olabileceğini tartışınız.
Karara konu yapı taşkın yapı niteliğindedir. Zira komşu arazinin yatay kapsamı içinde yer alan sınırlarına tecavüz edilmiştir. Taşkın yapıya ilişkin olarak yasa koyucu MK m.725 düzenlemesinin 1. fıkrasında taraflar arasında taşkın yapının yapılmasına imkân veren bir hukuki ilişkinin baştan mevcut olması veya taşkın yapıyı yapan taşınmaz malikinin taşılan arazi üzerinde irtifak hakkı sahibi olması ihtimalinde (yani arazisine taşılan malikin katlanma yükümlülüğünün bulunması hali) bu kısmın taşkın yapıyı yapan arazi malikinin bütünleyici parçası olacağını öngörmüştür. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise böyle bir durum yoksa, zarar gören malik 15 gün içinde itiraz etmezse ve yapıyı yapan malik iyiniyetliyse, durum ve koşullar da haklı gösteriyorsa yapıyı yapan malike iki imkân tanınmıştır. Taşkın yapıyı yapan kimse, uygun bedel karşılığında ya taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını ya da bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.
Yukarıdaki verilerden davalı lehine baştan bir katlanma yükümlülüğünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda 2. fıkrayı uygulamak gerekir. Yargıtay’ın kararından, yerel mahkemenin 2. fıkrada yer alan şartların mevcut olup olmadığının araştırmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak taşınmazın belirli bir bölümünün TMK'nın 725.maddesi uyarınca temliken tesciline karar verilebilmesi için öncelikle, taşkın yapılanan kişinin iyiniyetli olması, taşkın kısmın yıkımının aşırı zarar doğurması ve yapı değerinin oturduğu zemin değerinden fazla olması ve ayrıca bu kısmın ana taşınmazdan imar mevzuatına göre ifraz edilebilir nitelik taşıması ve arsa malikine muhik bir tazminat ödenmesi koşullarına bağlıdır.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi de somut durumu ilgili kararın devamında hukuken şöyle ifade etmiştir: “…Somut olaya gelince; öncelikle davalının iyiniyetli olup olmadığı hususu üzerinde durulmadan salt yıkımın fahiş zarar doğuracağından bahisle temliken tescile karar verilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca, yukarda açıklandığı üzere yapı yapan kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından, iyiniyet üzerinde önemle durulması, olaylar, karineler, tüm taraf delillerinin bir arada özenle değerlendirilmesi, davalının (yapıyı yapan önceki malikler dahil) iyiniyetli olup olmadığının tespit edilmesi, daha sonra diğer koşulların aranması gerekir iken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır…”
Bu itibarla, yerel mahkemenin MK m.725, f.2’de bulunan şartların somut olayda bulunup bulunmadığını tespit etmeksizin taşkın yapının yıkılmasının fahiş zarar doğurmasından hareket ederek temliken tescile karar vermiş olması bozmayı gerektirmektedir.