GENEL GEREKÇE
Çağdaş ceza infaz sisteminin temel amacı; hükümlülerin sosyalleşmesini teşvik etmek, yeniden suç işlemelerini engelleyici etkenleri güçlendirmek, üretken, kanunlara ve toplumsal kurallara saygılı ve sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumlarını kolaylaştırmak, böylelikle cezanın genel ve özel önleme etkisinin oluşmasını sağlamak ve toplumu suça karşı korumaktır.
Ceza ve ceza muhakemesi hukukunda insana değer veren düşüncenin etkinlik kazanmasıyla birlikte sadece hapis cezası vererek bunu infaz etmenin her zaman iyi sonuçlar vermediği, hükümlünün toplumla bütünleşmesini gerçekleştirmede yeterli etkiyi yapmadığı, infaz rejimlerinde hükümlünün iyileştirilmesi ve topluma yeniden kazandırılmasına imkân sağlayacak değişiklikler yapılması gerektiği yönündeki görüşler, 19 uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren tartışılmaya başlanmıştır. Cezanın amacı ve nitelikleri konusundaki bu görüşler, güvenlik tedbirleri, özel infaz usulleri ve denetimli serbestlik gibi yeni yöntem ve kurumların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yapılan kriminolojik araştırmalar da, failin kişiliğine bilimsel yöntemlerle yaklaşılması ve klasik ceza ve infaz uygulamalarında değişiklikler yapılması gerektiği düşüncelerini doğrulayıp, desteklemiştir.
Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin mevzuat hükümleri, ceza adalet sistemi içerisinde yapılan yargılama sonucunda verilen kararların, mevzuat hükümlerine göre kesinleşmesi sonucunda yerine getirilmesi, başka bir anlatımla ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usul ve esasları içeren düzenlemeleri oluşturmaktadır. Ceza muhakemesi hukuku anlamında “hüküm” olarak adlandırılan kararlar, infaz hukukunun yetki alanı içerisinde kalmaktadır. Penoloji bilimi bakımından infaz makam veya mercilerince yerine getirilecek hükümler, icraî nitelikte olmak durumundadır. Ceza adalet sistemini tamamlayan ve bütünün bir parçası olarak kabul edilen penoloji biliminin niteliği gereği, infaz makam ve mercilerince yapılacak işlem ve faaliyetlerin ayrıntılı olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Maddî ceza hukuku anlamında işlenen bir suç karşılığı uygulanacak yaptırımın ne şekilde yerine getirileceği, infazla görevli makam ve mercilerce bilinecek ve dikkate alınacaktır. Ancak, belirtmek gerekir ki infaz yetkisi ve görevi, sadece kesinleşmiş hükümlerle sınırlı değildir. Örneğin, ceza muhakemesinde soruşturma veya kovuşturma evrelerinde şüpheli veya sanığın özgürlüğünü kısıtlayan nitelikteki koruma tedbirleri bakımından da aynı esaslar uygulanacaktır.
Soruşturma veya kovuşturma evrelerinde verilen karar veya hükümler bakımından mahkeme veya hâkimliklerin yetkilerinin kanunî düzenleme ile belirlenmesi ve bunun sonucu olarak da mahkeme veya hâkimliklerin kendi yetki alanı içerisinde fonksiyonel anlamda uzmanlaşmış merci statüsünde olmaları, ceza adalet sisteminin çok eskiden beri istediği bir amaçtır. Bu uzmanlaşma, ceza adalet sisteminin tamamlayıcı bir parçası olan infaz işlem ve faaliyetleri bakımından da zorunluluk arzetmektedir. Bir cezaî uyuşmazlığın sonucunda verilmiş olan hükümlerin kapsam, nitelik ve nicelik itibariyle ne şekilde yerine getirileceği, yerine getirilme sırasında doğabilecek tereddüt ya da sorunların ne şekilde çözüme kavuşturulacağı tamamen uzmanlık içeren bir hukuk bilgisini gerektirmektedir. Kovuşturma makamı olarak görev yapan mahkemelerden bu uzmanlığın gerektirdiği bilgi veya öngörüyü beklemek uygun olmayacaktır. Ülkemizde 2001 yılında yürürlüğe giren 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu ile cezaların infazı aşamasında verilecek bazı kararların infaz hâkimliği tarafından verilmesi sağlanmış olmakla birlikte infaz aşamasında verilecek diğer tüm kararlar yargılamayı yapan mahkemeler tarafından verilmekte ve bu konuda uzmanlaşma sağlanamamaktadır.
Esasen infaz hâkimlikleri, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan idarî işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak üzere kurulmuştur. 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni ceza mevzuatıyla sınırlı bazı adlî görevler infaz hâkimliklerine verilmiştir. İnfaz aşamasında verilen en önemli kararlardan biri, açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin denetimli serbestliğe ayrılmasına ilişkin karardır. Bu karar infaz hâkimliğince verilmektedir. Başka bir ifadeyle, hükümlünün ceza infaz kurumundan tahliyesini sağlayan karar, infaz hâkimi tarafından verilmektedir.
Yeni ceza mevzuatının uygulanmasıyla ilgili olarak infaza yönelik işlem ve faaliyetlere ilişkin kararların, uzmanlığı gerektiren hâkimler tarafından verilmesi ihtiyaç hâline gelmiştir. Nitekim, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile suç ve yaptırım teorisi bakımından yeni ve çağdaş düzenlemeler getirilmiş, suç karşılığı uygulanacak yaptırımlar yeniden belirlenmiş, kısa süreli hapis cezası yerine uygulanacak seçenek tedbirler ayrıntılı olarak düzenlenmiş, erteleme ve denetimli serbestlik hükümleri bakımından yeni müesseseler getirilmiştir. Mevzuatımız bakımından kabul edilen önemli diğer bir değişiklik ise, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile getirilen koşullu salıverilme rejimine ilişkindir. 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu hükümleriyle, denetimli serbestlik teşkilâtı kurulmuş ve mahkeme veya hâkimliklerle bağlantılı görev ve faaliyetlerin yerine getirilmesine yönelik yeni ve esaslı düzenlemeler yapılmıştır. Denetimli serbestliğe ilişkin kararların, denetimli serbestlik teşkilâtıyla infaz hâkimliği tarafından birlikte yerine getirilmesi, infaz hizmetlerinin amacına uygun olarak sonuçlanmasını sağlayacaktır.