Resmi Gazete Dışındaki Kaynak
No.:
24-49/1087-RM(4)
Kurum:
Rekabet Kurumu
Kabul Tarihi:
21.11.2024
Yürürlüğe Giriş Tarihi:
03.12.2024
Bu doküman Resmi Gazete dışında bir kaynakta yayınlanmıştır. Konsolide metin çalışmaları ilgili kaynak güncellendikçe sağlanabilmektedir.
1. GİRİŞ
(1) Rekabet Kurumu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 167. maddesi hükmü ile devlete verilen tekelleşme ve kartelleşmeyi önleme görevini yerine getirmek üzere tüm piyasalarda sağlıklı bir rekabet ortamını sağlamayı amaç edinmiştir. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (Kanun) uygulanması noktasında girdi veya çıktı piyasaları bakımından bir ayrım bulunmamaktadır. Kanun’un Genel Gerekçesi’nde piyasa ekonomisinden temel beklentiler; kaynakların etkin kullanılması, tüketici refahının ençoklanması, yenilikçiliğin ve teknolojik gelişmelerin önünün açılması ile kapsayıcı kalkınmanın gerçekleştirilmesi olarak ortaya konmaktadır. Bu beklentilerin gerçekleştirilebilmesi için üretimde önemli bir girdi olan iş gücüne yönelik piyasalarda da rekabetin tesisi zaruridir. Bu nedenle iş gücü arz edenler ile iş gücü talep edenlerin, piyasa gerekleri doğrultusunda bağımsız karar almalarına olanak sağlayacak bir ortam tesis edilmelidir.
(2) Teşebbüsler, diğer piyasalarda olduğu gibi iş gücü piyasalarında da çalışanlarını ellerinde tutmak ya da birbirlerinin çalışanlarını istihdam etmek için rekabet halindedir. Bu çerçevede girdi niteliğinde olan emeğe yönelik rekabet, diğer üretim faktörlerine ilişkin rekabetten ayrı düşünülememekte ve dolayısıyla rekabet hukukunun uygulama alanlarından birini oluşturmaktadır.
(3) Rekabetçi iş gücü piyasalarında, emek için rekabet halinde olan teşebbüslerin, çalışanlara en cazip ücret ile diğer çalışma koşullarını sunması ve çalışanların niteliklerine ve beklentilerine en uygun iş olanaklarını seçmesi beklenecektir. Ancak iş gücü piyasalarının sahip olduğu birtakım yapısal özellikler etkin rekabet ortamının ortaya çıkmasını engelleyebilmektedir. İş gücü piyasalarının ayırt edici en temel yapısal özelliği, geleneksel piyasalarda sınırlı sayıda ürün arz eden karşısında çok sayıda ürün talep eden bulunurken iş gücü pazarında ise genellikle arz tarafındaki çalışanların sayısı fazla ancak talep tarafında olan işverenlerin sayısının ise sınırlı olmasıdır. Buna ek olarak iş gücü piyasalarında çalışan örgütlülüğü görece zayıftır. Bu zayıflığın sonucu olarak işverenlerin kendi aralarında çalışanlar aleyhine rekabet karşıtı anlaşma yapma güdüleri artmaktadır.
(4) İş gücü piyasalarında çalışanlar ile teşebbüsler bir araya gelmekte ve emeğe karşılık ödenecek ücret ve diğer çalışma koşulları, tarafların pazarlık güçleri nispetinde belirlenmektedir. Ancak iş gücü piyasalarının yukarıda belirtilen karakteristik özelliklerinden dolayı işverenlerin pazarlık gücü ile çalışanların pazarlık gücü arasında, işveren lehine ciddi bir dengesizlik mevcuttur. Söz konusu dengesizlik, yoğunlaşmanın yüksek olduğu sektörlerde daha belirgindir.
(5) Diğer taraftan çalışanların ücret ve diğer çalışma koşullarındaki değişimlere verdikleri tepkinin, diğer bir ifadeyle iş gücü piyasalarındaki arz esnekliğinin, genel olarak düşük kaldığı kabul edilmektedir. Zira, çalışanların iş değiştirmesi, maddi maliyetlerin yanı sıra kendileri ve diğer aile bireyleri açısından sosyal çevrelerinde meydana gelen değişim nedeniyle çeşitli manevi külfetlere katlanılmasını da gerektirmektedir. İş gücü piyasalarına özgü bu durum, çalışanların ücret ve diğer çalışma koşullarındaki olumsuz değişimlere önemli bir seviyeye kadar katlanmalarına neden olmakta, diğer bir ifadeyle iş değiştirme eğilimlerini azaltmaktadır. Ayrıca çalışanlara rekabet yasağı getirilmesi örneğinde olduğu gibi bazı yasal araçlarla çalışanların diğer işverenlere hizmet sunmasını engelleyici ya da zorlaştırıcı hükümler de çalışan hareketliliğini kısıtlamaktadır.
(6) Teşebbüslerin, iş gücü piyasalarının yapısından kaynaklı sorunlar yanında, çalışanların hareketliliği ile ücret ve diğer çalışma koşullarına yönelik rekabeti sınırlayıcı davranışları, iş gücü piyasalarında hâlihazırda var olan dengesizliği daha da derinleştirmektedir. Bu davranışlar ile rekabetçi bir pazardan beklenenin aksine daha düşük ücretlere ve dezavantajlı çalışma koşullarına maruz kalan ve daha uygun alternatif iş olanaklarına yönelmeleri, doğrudan veya dolaylı olarak engellenen çalışanların kendilerini geliştirme güdüleri azalmakta, dolayısıyla emeğin niteliği olumsuz yönde etkilenmektedir. Dahası koşullarını iyileştirme olanağını kaybeden çalışanların çalışma hayatına katılımları azalabilmekte ve hatta bu çalışanlar emeklerini arz etmekten tamamıyla vazgeçerek iş gücünün dışına çıkabilmektedir.
(7) Öte yandan yeteneklerine uygun düşen bir teşebbüs tarafından istihdam edilemeyen çalışanlar nedeniyle piyasada emeğin etkinsiz dağılımı söz konusu olacaktır. Teşebbüslerin uygun iş gücüne ulaşamaması yenilikçi fikirlerin ortaya çıkması ve teknolojik ilerlemenin sağlanması önünde büyük bir engel oluşturacaktır. Diğer bir deyişle iş gücü piyasalarında meydana gelen rekabetçi bir aksaklığın olumsuz etkilerinin çıktı piyasalarına yansıması da kaçınılmaz olacaktır. Zira, inovasyonun ve teknolojik gelişmelerin olmadığı, güçlü rakiplerin ortaya çıkamadığı pazarlarda, tüketicilerin, daha az miktar ve çeşitlilikte, daha düşük kalitedeki mal ve hizmetleri daha yüksek fiyatlara satın alması sonucu ortaya çıkacaktır.