Dosya olarak kaydet: PDF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

KONU

Emniyet hizmetleri sınıfına mensup polis ve bekçilere, bütçe kanunlarına göre verilmekte olan fazla çalışma ücretlerinin, yıllık izin ve mazeret izni kullandıkları günler için de ödenmesi halinde, sayman ve tahakkuk memurunun ortaklaşa ve zincirleme mi yoksa tahakkuk memurunun tek başına mı sorumlu tutulacağı hususunda Temyiz Kurulunun 6/6/1989 gün ve 21849 sayılı tutanağa göre düzenlenen 30/10/1989 gün ve 5984 sayılı ilâmı ile 22/9/1989 gün ve 21939 sayılı tutanağa göre düzenlenen 2/1/1990 gün ve 6104 sayılı ilâmında yer alan hükümler arasında aykırılık bulunduğundan söz edilerek 832 sayılı Sayıştay Kanununun 80 inci maddesi hükmü gereğince içtihadın birleştirilmesi istemi.

USUL YÖNÜNDEN İNCELEME

Temyiz Kurulunca Sivrice Malmüdürlüğü 1983 yılı hesabıyla ilgili olarak 6/6/1989 gün ve 21849 sayılı tutanağa göre düzenlenen 30/10/1989 gün ve 5984 sayılı ilâmda;

"Emniyet Amirliğinde görevli polis ve bekçilere, yıllık izin ve mazeret izni kullandıkları günlerde de fazla çalışma ücreti ödenmiş olması sebebiyle tazmin hükmü verilmiş ise de;

Söz konusu ödemelere ilişkin verile emirleri ile eklerinin incelenmesinde, kendilerine fazla çalışma ücreti ödenen polis ve bekçilerin mazeret izni ve yıllık izin tarihlerini gösteren bir bilgi ya da belgenin mevcut olmadığı, kullanılan izinlere ilişkin listenin daha sonra sorgu üzerine gönderildiği görülmüştür.

Devlet Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin 10 uncu maddesinde, fazla çalışma ücretleriyle ilgili olarak, yıllık izin veya mazeret izni tarihlerini gösteren herhangi bir belgenin aranması öngörülmediğinden, tahakkuk dairesince ibraz edilmediği sürece, bu tür bir belgenin sayman tarafından aranmasına gerek, bulunmamaktadır.

Bu itibarla, münferiden tahakkuk memurlarına tevcihi gereken sorumluluğa saymanların da iştirak ettirilmiş olması yerinde olmadığından, dilekçi iddialarının kabulüne ve 542 sayılı ilâmın 2 nci maddesi ile tesis edilmiş bulunan liraya ilişkin tazmin hükmünün bu noktadan bozulmasına "

Hükmedilmiştir.

Aynı Kurulca Uzunköprü Malmüdürlüğü 1983 yılı hesabıyla ilgili olarak 22/9/1989 gün ve 21939 sayılı tutanağa göre düzenlenen 2/1/1990 gün ve 6104 sayılı ilâmda ise;

"439 sayılı ilâmın 1 inci maddesiyle Uzunköprü Emniyet Amirliğinde görevli bazı personele, 1983 yılı Bütçe Kanununun 39 uncu maddesi (B) fıkrasında yer alan fazla çalışma ücretlerinin yine aynı maddenin (D) fıkrasında yer alan şartlar dikkate alınmadan bütün aylarda tam olarak ödendiği gerekçesiyle tazmin hükmolunmuştur.

Dilekçi dilekçesinde, saymanın söz konusu personelin devam durumunu takip ve izinli oldukları günleri tespit etmesinin mümkün olmadığı gibi böyle bir yetki ve göreve sahip olmadığını belirterek sorumluluğun 1050 sayılı Kanunun 24 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle değişik 22 nci maddesi gereğince sadece tahakkuk memuruna ait olması gerektiği dolayısıyla tazmin hükmünün kendi uhdesinden kaldırılmasını talep etmekte ise de;

1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 13 ve 81 inci maddelerinde yer alan hükümlere göre saymanlar, giderlerin kanunlara uygunluğunu araştırmak zorundadırlar.

1983 yılı Bütçe Kanununun 39 uncu maddesinin (D) fıkrasında, maddenin (B) fıkrasında sözü edilen fazla çalışma ücretlerinin fiilen çalışılmadan ödenecek halleri sayılmakta olup bunlar bir yılda toplam 30 günü geçmeyen hastalık izni, görevin yapılması sırasında veya görevden dolayı yaralanma, sakatlanma, hizmetiçi eğilime katılma ve geçici görevli olma, sürekli görevle atamalarda mehil müddetini kullanma durumlarıdır.

Kanun bu haller dışında fiilen çalışılmadan maddede sözü edilen ödemelerin yapılabileceğine dair bir hüküm taşımamaktadır.

Hal böyle olunca, bu madde uyarınca yapılacak ödemelerde sorumluların hepsinin maddede yer alan şartların bulunup bulunmadığını aramaları gerekmektedir. Nitekim denetçi tarafından inceleme sırasında tespit edilebilen yasaya aykırı ödemelerin sayman tarafından uygulama sırasında tespiti mümkündür.

Dilekçinin ileri sürdüğü 1050 sayılı Kanunun 24 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 22 nci maddesinde de Bütçe Kanununun 39 uncu maddesinde belirlenen duruma ilişkin olarak saymanın 1050 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde getirilen sorumluluğunu kaldıran bir hüküm mevcut değildir.

Bu durumda, dilekçinin sorumluluğa ilişkin itirazının reddi ile 439 sayılı ilâmın 1 inci maddesiyle verilen tazmin hükmünün tastikine oyçokluğu ile... "

Karar verilmiştir.

Anılan ilâmlardan, emniyet hizmetleri sınıfına mensup polis ve bekçilere yıllık ve mazeret izni kullanılan günler için verilen fazla çalışma ücreti hakkında ilgili Sayıştay dairelerince sayman ve tahakkuk memurlarının ortaklaşa ve zincirleme sorumlu tutulduğu; dairelerce verilen bu hükümlerin temyizi üzerine Temyiz Kurulunca Sivrice Malmüdürlüğüne ilişkin 5984 sayılı ilâmda söz konusu olayda tahakkuk memurunun tek başına sorumlu tutulması gerekirken saymanın da sorumlu tutulması yerinde görülmeyerek bozma kararı verilmişken, Uzunköprü Malmüdürlüğüne ilişkin 6104 sayılı ilâmda ise sayman ve tahakkuk memuru adına verilmiş bulunan ortaklaşa ve zincirleme tazmin kararı yerinde görülerek tasdik hükmü verildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, her iki saymanlıkta ilgili verilen emirlerine sadece bordroların eklenmiş olduğu, ödeme evrakı arasında polis ve bekçilerin izinli oldukları günlere ilişkin bir belgenin bulunmadığı, bu belgelerin denetim sonucu sağlandığı saptanmıştır.

832 sayılı Sayıştay Kanununun 80 inci maddesinin ilk bendinde, işin gereği ve ibraz edilen belgelerin mahiyetleri bir olduğu halde aynı konu hakkında dairelerce veya Temyiz Kurulunca verilen ilâmların birbirine aykırı olması halinde, Birinci Başkanın bu ilâmları içtihadın birleştirilmesi için Genel Kurula vereceği belirtilmiştir.

Yukarıya aynen alınan ilâmlara konu olan işlemlerde işin gereği ve ibraz edilen belgelerin mahiyeti bir olduğu halde aynı konu hakkında verilmiş bulunan Temyiz Kurulu ilâmları birbirine aykırı bulunduğundan içtihadın birleştirilmesi gerekmektedir.

Temyiz Kurulunun anılan kararlarından birinin bozma olması, varılan bu sonuç bakımından önem taşımamaktadır. 832 sayılı Sayıştay Kanununun 73 üncü maddesinde bozma halinde, evrakın, yeniden karara bağlanmak üzere o kararı veren daireye gönderileceği, dairenin ilk kararında diretmesi ve bu diretme üzerine temyiz olunarak Temyiz Kurulunca tekrar bozulması halinde dairenin bu karara uyacağı belirtilmiş olmakla beraber aynı maddede Temyiz Kurulunun kararları "tasdik", "kaldırma " ve "bozma " şeklinde sayılarak, bunlar arasında herhangi bir ayırım yapılmış değildir.

Öte yandan, anılan 80 inci maddede dairelerce ve Temyiz Kurulunca verilen ilâmlardan söz edilmekte olup; bozma kararı üzerine de ilâm düzenlenmekte bulunduğundan, söz konusu olayda Temyiz Kurulu kararlarından birinin bozma olması, içtihadın birleştirilmesine engel teşkil etmemektedir.

Keza, meselenin, bir daire başkanı tarafından yazılan müzekkere üzerine Genel Kurula getirilmiş olmasının da herhangi bir sakıncası bulunmamaktadır. Zira, 832 sayılı Kanunun 25 inci maddesinde, anlam, uygulama ve sonuçları bakımından Hazine menfaatlerini zarara uğrana nitelikte görülen mevzuatın, değişik 31 inci maddesinde de, bu Kanun gereğince yapılacak inceleme ve denetlemeler sırasında harcamaların ilişkin bulunduğu mevzuatın yoruma elverişli görülmesi halinde keyfiyetin Birinci Başkanlığa yansıtılması görevi denetçilere verilmişken, idari nitelikteki kararların birleştirilmesine ilişkin 18 inci maddesi ile "içtihadın birleştirilmesi" başlıktı 80 inci maddesinde, ilk iki maddedeki gibi herhangi bir tasrihat yapılmış değildir. 80 inci maddede, olayın, Birinci Başkan tarafından Genel Kurula intikal ettirileceği belirtmekte yetinildiğinden, sorunun, Birinci Başkanlığa kimin tarafından bildirilmiş olduğu önem taşımamaktadır.

Tüm bu nedenlerle, işin gereği ve ibraz edilen belgelerin mahiyeti bir olduğu halde, aynı konu hakkında Temyiz Kurulunun anılan ilâmları birbirine aykırı bulunduğundan, 832 sayılı Kanunun 80 inci maddesi hükmü uyarınca içtihadın birleştirilmesi gerektiğine çoğunlukla karar verildi.

AZINLIK DÜŞÜNCESİ

832 sayılı Sayıştay Kanununun "Kanun yolları" bölümünün en sonunda yer alan içtihadın birleştirilmesi müessesesi, bir tür olağanüstü kanun yolu olup, diğer kanun yollarına başvuracaklar sorumlularla, bunların bağlı oldukları Bakanlık veya daireler, Maliye Bakanlığı ve Sayıştay Savcılığı olarak tesbit edildiği halde, içtihadın birleştirilmesi yoluna müracaat bakımından yetkili merci olarak, ilgili taraflardan olmayan Birinci Başkanlığın gösterilmiş olması, ilgililer tarafından aleyhine başvurma imkânı kalmayan daire ve Temyiz Kurulu ilâmlarındaki aykırılığın giderilmesi hususunun amaçlandığını göstermektedir.

Bu nedenle adlî ve idarî yargıda sıkça başvurulmayan içtihadın birleştirilmesine gidilmeden önce konunun yargıda çözümlenmesi gerektiği, içtihat aykırılığının inceleme ve denetim sırasında denetçiler tarafından Birinci Başkanlığa intikal ettirilmesinin daha doğru olacağı düşüncesiyle, konunun Birinci Başkanlığa intikal ettiriliş şekli bakımından çoğunluk görüşü ne katılmıyorum. Zira, söz konusu olay, bir Daire Başkanı tarafından yazılan müzekkere üzerine Genel Kurula gelmiştir. Daire başkanı ve üyeler hâkim konumunda olup; sorunları çözmek durumunda olan bu kişiler tarafından müzekkere yazılması işin tabiatıyla bağdaşmamaktadır.

AZINLIK DÜŞÜNCESİ

Temyiz Kurulunca bozma kararı verilmesi halinde, dairece bozma kararına uyularak ilk kararın değiştirilmesi veya kaldırılması mümkün olduğu gibi, dairece ilk kararda ısrar edilip ilgililerin yeniden başvurması üzerine Temyiz Kurulunca kararın tekrar bozulması veya daire kararma itibar edilmesi de mümkündür. Bu nedenle bozma kararlarına nihai içtihat nazarıyla bakılması doğru değildir.

Diğer taraftan, daire kararının Temyiz Kurulunca bozulması üzerine dairece buna uyularak ona göre karar verilmesi veya ikinci defa bozmadan sonra zorunlu olarak bu şekilde karar verilmesi yoluna gidilmesi gerekeceğinden, henüz dairece nihai karar verilmeden içtihadın birleştirilmesi sakıncalar doğuracaktır.

Bozma halinde, mesele, yeniden görüşülüp sonuçlandırılmak durumunda olduğundan, ortada birleştirilecek içtihat bulunmamakladır.

Bu itibarla, içtihadın birleştirilmesine gerek bulunmamaktadır.

AZINLIK DÜŞÜNCESİ

832 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinde, bozma halinde, evrakın, yeniden karara bağlanmak üzere o kararı veren daireye gönderileceği, dairenin ilk kararında diretmesi ve bu diretme üzerine temyiz olunarak Temyiz Kurulunca tekrar bozulması halinde dairenin bu karara uyacağı belirtilmiş olup, bundan, bozma kararının, Temyiz Kurulunun tasdik ve kaldırma kararlarına göre özellik taşıdığı anlaşılmaktadır.

Ancak, söz konusu olayda, Temyiz Kurulu, 5984 sayılı bozma kararında, mesele hakkındaki görüşünü açıklıkla ortaya koymuş bulunmaktadır.

İçtihadın birleştirilmesi yolundaki görüşe bu gerekçeyle katılıyoruz.

AZINLIK DÜŞÜNCESİ

Birkaç istisna dışında, Temyiz Kurulu, emniyet hizmetlerine mensup polis ve bekçilere yıllık izin ve mazeret izni kullandıkları günler için ödenen fazla çalışma ücreti hakkında sayman ve tahakkuk memurunu ortaklaşa ve zincirleme sorumlu tutmakta olup; bu durum istikrar kazanmış bulunmakladır.

Bu itibarla, artık, pratik bir yararı kalmadığından içtihadın birleştirilmesine ihtiyaç bulunmamaktadır.

KONU İLE İLGİLİ MEVZUAT

1- 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun;

9 uncu maddesi :

"Varidatı tahsil, nükud ve ayniyatı muhafaza; masarifi istihkak sahiplerine tediye ve teslim ve bu işlere müteallik her türlü müraselât ile buna müteferri nakdî ve aynî bilcümle malî muamelâtı ifa ve Divanı Muhasebata zamanı idare hesabı ita edenlere muhasib denir."

11 inci maddesi :

"Varidat ve hasılatı tarh ve tahakkuk ettirip kabili tahsil bir hale getirmek varidat tahakkuk memurlarına ve masarifi tahakkuk ettirmek masraf tahakkuk memurlarına ve tahakkuk eden masarifi tediye ettirmek âmiri italara ve tahsilat ve tediyatı icra etmek muhasiblere mevdu vezaifdendir."

13 üncü maddesi :

"Varidat ve masraf tahakkuk memurları ile muhasipler tanzim ettikleri evrakın sıhhatinden ve kavanine mutabakatından mes'uldürler. Memurların, kanuna muhalefetten bahs ile ifasından imtina ettikleri tediyatın icrası âmiri italar tarafından tahriren tebliğ olunur ise mes'uliyet, emri veren âmiri italara raci olur.

İkinci derece âmiri italar ile varidat ve masraf tahakkuk memurlarının hatalarından mütevellid zararı tazmin ile mükellef tutulmaları Divanı Muhasebatça bilmuhakeme verilecek karara mütevakkıftır. Ancak hüküm suduruna kadar mütehakkik zararın teminine lüzum görüldüğü takdirde Hazine namına Divanı Muhasebata müracaat tarihinden itibaren azami bir hafta zarfında icra dairesinden ihtiyatî haciz kararı talep edilmek şartıyla bu memurların istihkaklarının tevkif ve mallarının ahara satılmasına veya nakledilmesine mümaneat hususunda Maliye Vekâleti selâhiyatıardır.

Birinci derece âmiri ita bulunan vekillerin mes'uliyetlerini tayin Büyük Millet Meclisine aiddir."

14 üncü maddesi :

"Muhasibler kabz ve sarfettikleri nükud ve ayniyat ile vazifelerine müteferri bilûmum muamelâttan mes'ul ve hesaplarını, bu Kanunda muharrer esasat dairesinde Divanı Muhasebata itaya mecburdurlar.

On ikinci maddede mezkûr muhasib mutemetleri hesaplarını merbut oldukları muhasibe vererek beraetlerini andan istihsal ederler."

81 inci maddesi :

"Muhasiplerce bütçeye müteallik bir masrafın tediyesi âmiri ita tarafından imzalanmış bir ita veya kredi emrine müsteni olmak lâzımdır. Muhasiplerin ita amirlerinde yapacağı tedkikat:

a) Masrafın kendisine verilen mezuniyet dahilinde bulunması,

b) Masrafın bütçedeki tertibe mutabakatı, c) İta emrine merbut taahhüt ve tahakkuk evrakının tamam olması,

d) Hatayı maddiden ari bulunması,

h) Masrafın kavanin, nizamat ve mukarrerat ahkâmına muvafakati,

v) İstihkak sahibinin hüviyeti hususatına aiddir.

Merkez muhasibleri, Divanı Muhasebatla vize edilmiş evrakda (D) ve (H) fıkralarının tetkik ve tatbikinden müstesnadır. "

2 - 2761 sayılı 1983 Yılı Bütçe Kanununun 39 uncu maddesinin;

(B) işaretli bendi :

"657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 178 inci maddesinde gerekli değişiklik yapılıncaya kadar:

1. 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda bu konuda düzenleme yapılıncaya kadar geçerli olmak üzere:

a) Emniyet hizmetleri sınıfından il ve bölge kuruluşlarında görevli personel ile, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Koruma Müdürlerine, Emniyet Genel Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğünün koruma hizmeti ile görevli personeline ayda (4.750) lira,

b) Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Kuruluşu ile, bu kuruluşa bağlı öğretim, eğitim ve sağlık kurum veya birimlerinde görevli emniyet hizmetler sınıfı personeline, merkez, il veya bölge kuruluşlarında görevli genel idare, eğitim ve teknik hizmetler sınıfı personeline ayda (3.750) lira,

c) Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarında çalıştırılan çarşı ve mahalle bekçilerine ayda (1.500) lira,

Fazla Çalışma ücreti verilir."

(D) işaretli bendi: "

Bu maddenin B/1 , 2, 3 (sadece muhafaza memurları) ve C/1, 2 nci sıralarına göre ödenecek fazla çalışma ücretleri,

a) Bir yılda toplamı 30 günü geçmeyen hastalık izni, görevin yapılması sırasında veya görevden dolayı hastalanma, yaralanma ve sakatlanma durumlarında,

b) Yurt içinde ve yurt dışında yapılacak hizmet içi eğitime katılma ve geçici görevli bulunma durumlarında,

c) sürekli görevle atamalardaki mehil süreleri içerisinde,

kesilmez."

3 - Devlet Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin;

10 uncu maddesinin 1,2 ve 3 üncü bentleri:

"Alacaklıların memuriyetleriyle ad ve soyadlarını, alacak ve kesinti miktarlarını ve mutemetlerini gösterir imzalı ve tahakkuk memurluğunca tasdikli 4 örnek numaralı bordro.

Alacağın kanunî dayanağını ve miktarının nasıl hesaplandığını gösterir tasdikli müzekkere ile gereğine göre Bakanlar Kurulu kararı sureti, alacağını bizzat alamayanların mutemet dilekçesi,

İlk verile emrine bağlanır. "

ESAS YÖNÜNDEN İNCELEME

Konu ile ilgili mevzuat incelenerek gereği görüşüldü :

1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 9 uncu maddesinde, saymanlar, gelirleri toplayan, nakit ve ayniyatı koruyan, giderleri hak sahiplerine ödeyen ve bunlarla ilgili her türlü malî işlemi yapan ve Sayıştaya yönetim dönemi hesabı veren kişiler olarak tanımlanmış; 11 inci maddesinde, gider tahakkuk memurları giderleri tahakkuk ettirmekle görevli kılınmış; 13 üncü maddesinde, tahakkuk memurları ile saymanlar düzenledikleri evrakın doğruluğundan ve kanuna uygunluğundan sorumlu tutulmuş; 14 üncü maddesinde, saymanların aldıkları ve elden çıkardıkları nakit ve mallardan ve görevlerine ilişkin her türlü işlemlerden sorumlu oldukları belirtilerek hesaplarını Sayıştaya verecekleri hükme bağlanmış; aynı Kanunun 81 inci maddesinde, saymanların ödeme aşamasında yapacakları inceleme meyanında, giderlerin, kanunlara, nizamlara ve kararlara uygunluğu da sayılmış bulunmaktadır.

Şu hale göre, 1050 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde tanımlanan saymanların görev ve sorumlulukları aynı Kanunun 13, 14 ve 81 inci maddelerinde sayılmış olup; bu maddelere göre, saymanlar, yaptıkları ödemelerin mevzuata uygun olmasından sorumlu bulunmaktadır. Emniyet hizmetleri sınıfına mensup polis ve bekçilere ödenen fazla çalışma ücretinin dayanağı Bütçe Kanunudur. 1983 Yılı Bütçe Kanununun 39 uncu maddesinin (B) işaretli bendinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 178 inci maddesinde gerekli değişiklik yapılıncaya kadar 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda bu konuda düzenleme yapılıncaya değin emniyet hizmetleri sınıfından il ve bölge kuruluşları ile merkez teşkilatında görevli personele belirli miktar fazla çalışma ücreti ödenmesi olanağı sağlanmış; (D) işaretli bendinde ise, bu ücretin, bir yılda toplamı 30 günü geçmeyen hastalık izni, görevin yapılması sırasında veya görevden dolayı hastalanma, yaralanma ve sakatlanma durumlarında, yurt içinde ve yurt dışında yapılacak hizmet içi eğitime katılma ve geçici görevli bulunma hallerinde ve sürekli görevle atamalardaki mehil süreleri içerisinde bu ücretin kesilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Bu hükümde, fazla çalışma ücretinin kesilmeyeceği durumlar tadat yöntemiyle belirlendiğinden, bunlar dışındaki haller ve bu arada yıllık izin ve mazeret izni kullanılan günlerde bu ücretin ödenmesi mümkün bulunmamaktadır.

Özetle, emniyet hizmetleri sınıfı mensuplarına verilmekte olan fazla çalışma ücretine hak kazanma koşulları Bütçe Kanununda ayrıntıyla belirtilmiş bulunmaktadır.

Saymanlar, yaptıkları ödemelerin mevzuata uygun olmasından sorumlu olduklarına, söz konusu olayda fazla çalışma ücretinin yıllık izin ve mazeret izni durumunda ödenmesine yasal engel bulunduğuna göre, saymanlar, fazla çalışma ücreti ödemelerinde ilgililerin yıllık izin ve mazeret izni kullanıp kullanmadıklarını araştırmak ve izin kullanılması halinde, bu süreler için ödeme yapmamak durumundadırlar. Aksi takdirde, yapılan ödemelerden tahakkuk memurlarıyla birlikte saymanlar da sorumludur.

Açıklanan bu yasal durum karşısında, Devlet Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin fazla çalışma ve benzeri ücretlere ilişkin maddesinde ilgili personelin yıllık ve mazeret izinlerine dair bir belgeden söz edilmemiş olmasının herhangi bir önemi bulunmamaktadır.

SONUÇ

Emniyet hizmetleri sınıfına mensup polis ve bekçilere bütçe kanunlarına göre verilmekte olan fazla çalışma ücretlerinin, yıllık izin ve mazeret izni kullanılan günler için de ödenmesi halinde, saymanların da tahakkuk memurlarıyla birlikte ortaklaşa ve zincirleme sorumlu tutulması gerektiğine ve içtihadın bu yolda birleştirilmesine 26/3/1990 tarihinde çoğunlukla karar verildi.

AZINLIK DÜŞÜNCESİ

1050 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde, varidat ve masraf tahakkuk memurları ile saymanların düzenledikleri evrakın sıhhatinden ve kanunlara uygunluğundan sorumlu oldukları belirtilmiş; aynı Kanunun 81 inci maddesinde de, saymanların ödeme aşamasında araştıracakları hususlar sıralanmıştır.

Yıllık ve mazeret izinlerinin verilmesi ve düzenlenmesi tümüyle tahakkuk dairelerinin görev ve sorumluluk alanına girmektedir. Bu durum, saymanların bilgisi dışında gerçekleşmekte olup, kimin izin kullanıp kullanmadığını araştırmak saymanın görevleri arasında sayılmış değildir. Her ne kadar, tahakkuk memurları ile saymanların düzenledikleri evrakın doğruluğundan ve kanuna uygunluğundan sorumlu bulundukları 13 üncü madde hükmü gereği ise de, söz konusu izin belgelerinin düzenlenmesi tamamıyla tahakkuk dairesi ile ilgili bir işlem olduğundan, bu sürelerin tesbit edilmesi ve fazla çalışma ücretlerinin buna uygun olarak tahakkuk ettirilmesi de tahakkuk memurlarının görev alanına girmektedir.

Ayrıca tahakkuk memurluğunca hazırlanan, kanunlara uygunluğu ve doğruluğu onaylanan bir konuda, saymanın muhtemel bir fazla ödeme varsayımıyla soruşturmaya girişmesi de, saymanın görevlerini sıralayan 1050 sayılı Yasanın 81 inci maddesine uygun bulunmamaktadır. Zira, bu maddeyle saymana yüklenen bir tetkikat görevi olup; saymanın izinleri saptamaya yönelik araştırması ise bir tahkikat görevidir.

Öte yandan Devlet Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin fazla çalışma ve benzeri ücretlerle ilgili 10 uncu maddesinde, ödeme evrakına yıllık ve mazeret izinlerine ilişkin herhangi bir belgenin bağlanması da öngörülmüş değildir. Saymanın bu tür bir tesbite yönelik araştırmaya kalkışması, kamu yönetimi ilkelerine uygun düşmemektedir. Keza, saymanın, tümüyle kendi dışında gerçekleştirilen bir olay nedeniyle sorumlu tutulmasını hakkaniyetle bağdaştırmak da mümkün değildir.

Tüm bu nedenlerle, emniyet mensuplarına yıllık ve mazeret izni kullandıkları günler için fazla çalışma ücreti ödenmesinden tek başlarına tahakkuk memurlarının sorumlu tutulmaları gerekeceğini düşünüyor, saymana da sorumluluk yöneltilmesi yolundaki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.